Bakan Akar: YPG’ye Verilen Her Bir Silah PKK Eliyle Bize Karşı Kullanılıyor
Tarih: 21.10.2019Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar, TRT WORLD tarafından İstanbul’da düzenlenen forumda bir konuşma yaptı. NATO'nun Transatlantik güvenliğinin 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana dönem noktası olduğunu ve de Merkez Danışma Forumu'nun gerçekleştirildiğini, bunun da amacının barışı sağlayabilmek olduğunu söyledi.
Öte yandan ülkelerin kendi çıkarlarının ön plana çıkmasıyla, NATO'da da yeni bazı tehditlerin ortaya çıktığını, bunların günden güne arttığını ifade eden Bakan Akar, "Yeni küresel bir stratejik çevrenin içindeyiz. Bunlar da aslında geleneksel kural bazlı güvenlik düzeninden çok daha farklı. Bu da Avrupa Atlantik Bölgesi'nin ötesinde gerçekleşiyor." dedi.
Herkesin teknolojik ilerlemelerden faydalandığını ancak bu noktada bunun potansiyel kötü etkilerinin görmezden gelinemeyeceğini dile getiren Bakan Akar, sözlerine şöyle devam etti:
"Görüyoruz ki silahlı çatışmaların biraz biçimi de değişti. Çünkü bu geçmişte de devlet aktivitesi olarak yapılırdı ancak şu anda daha fazla devlet, aktör, vekalet savaşları gerçekleştiriyorlar. Siber savaş da yine en önemli zorluklardan biri haline geliyor. Askeriyeler, geleneksel sistemlerde sahada ve de karada savaşmaya alışmış kişilerdir. O yüzden bu melez savaş ortamını düşünecek olursak, bunun teknolojinin de katkısıyla ilerlediğini ve geliştiğini görüyoruz. Uluslar ötesi terörizm de yine şekilde yükselişte. Radikal, şiddet eğilimli gruplar çok önemli zararlar yaratıyorlar. Sadece kendi ülkeleri için değil aynı zamanda uzaktaki kıtaları da etkiliyorlar.
Herhangi bir kurum, ülke ya da birey, tamamen terörizmi gerçekleştiremez. Teröristler sosyal medyayı kullanıyorlar, hassas durumdaki bireyleri kandırıyorlar, bu vesileyle kendi ideolojilerini yolluyorlar. Hatta gerçek zamanlı kayıtlarını bile, bu korkunç görüntüleri bile şok etkisi yaratabilmek için propaganda nedeniyle yayınlamaya cüret edebiliyorlar. Maalesef ki hükümetler ve sosyal medya şirketleri yeterli donanıma sahip değil. Bu gibi eylemlerin karşısında duramıyorlar."
Günümüzde özellikle bilgi teknolojilerinde bir rekabetin olduğunu, günümüzde cepte bulunan her bir minik aletin çok yüksek miktarda veri topladığını aktaran Bakan Akar, yakın zamanda bulut bilişimli sistemlerin olacağını, bunlar bir taraftan fırsatlar ihtiva ederken, bir taraftan da riskler doğuracağını söyledi.
Bakan Akar, bu nedenle diğer yükselen teknolojilere de odaklanılması gerektiğini belirtti.
İnsansız hava araçlarının, çeşitli amaçlar doğrultusunda kullanıldığını ifade eden Bakan Akar, "Teknoloji iki ucu da keskin bir kılıç. Çünkü yüksek teknolojili olan bu araçlar ve aygıtların yıkıcı bazı etkileri olabilir eğer teröristlerin eline geçerse. Örneğin DEAŞ, droneları kullanıyordu. Burada izlemeyi gerçekleştirdiği gibi uçan hedefleri de vurmaya çalışıyordu. PKK da droneları kullanıyor Türkiye'ye karşı gerçekleştirdiği saldırılarda. Son dönemlerde drone saldırılarının olduğunu gördük. Bunun Suudi Arabistan'da olduğunu görüyoruz. Bu da bize gösteriyor ki daha ileri seviyede önlemlerin alınması gerekiyor dronelara karşı. Böylece güvenliği güçlendirebiliriz ve de kritik alt yapıların direncini arttırabiliriz ve de stratejik varlıkları koruyabiliriz." diye konuştu.
Bakan Akar, güvenlik çevresinde NATO'nun da baskı altında olduğunu, onun da hızlı bir şekilde adaptasyonunu sağlaması gerektiğini belirterek, "Çünkü müttefiklerin önceden ortak bir düşmanı vardı. NATO'da bu bağlamda gelişti, bu alanda yayılan tehditlere karşı tek ses olarak cevap veriyordu. Transatlantik güvenlik çerçevesinde bu çalışmalar gerçekleştiriliyordu. Bu adaptasyonun bir parçası olarak NATO'nun da birleştirilmiş bir vizyona ihtiyacı vardı gelecek için. Burada ortak bir düşmana karşı birlikte hareket edilmesi gerekiyor. Bu vizyonun da yine kolektif bir fayda içermesi gerekiyor. Sadece her bir üye ülkenin ayrı ayrı çıkarından ziyade, ortak bir çıkar için savaşılması gerekiyor. Bir yandan da güvenlik riski de göz ardı edilmemeli. Bazı Avrupa bölgelerinde, Türkiye'ye karşı olan tehditler de göz ardı edilmemeli. Çünkü bunlar teorik ihtimaller değildir. Bunlar maddi gerçeklerdir." diye konuştu.
Türkiye'nin güvenliğe olan katkısının çok açık olduğunu vurgulayan Bakan Akar, NATO'nun da bunun farkında olduğunu, Türkiye'nin tarihte ilk defa bu kadar yüksek bir rol oynadığını söyledi.
Bakan Akar, Türkiye'nin coğrafi pozisyonu nedeniyle bir çok çatışmayı görebildiğini, bu noktada NATO'nun en önemli üyelerinden biri olan Türkiye'nin bu bağlamda çalışmalarını gerçekleştirdiğini belirtti.
Türkiye'nin, NATO'nun savunma yatırım yeminine sadık olduğunu, aynı zamanda 2024'e kadar da verilen bu anlaşmayı takip edeceklerini ifade eden Bakan Akar, 2019 yılında Türkiye bütün harcamalarını söz verdiği şekilde gerçekleştirdiğini aktardı.
Savunma bütçesine bakıldığında bunun önemli olarak arttığını anlatan Akar, hazinedeki harcamaların yüzde 20'si bu majör ekipman sistemlerine ve askeri ekipmanlara gittiğini, bu rakamın mali yılın neticesinde yüzde 38'e çıkacağını söyledi.
Türkiye'nin, ulusal operasyonlara katkılarının, NATO güçleriyle Akdeniz ve Karadeniz'de devam ettiğini, amaçlarının buradaki güvenliği güçlendirmek, yasa dışı sınır geçişlerini Ege Denizi'nden durdurmak olduğunu dile getiren Bakan Akar, Türkiye'nin, NATO'nun deniz kuvvetlerine katkı veren ilk üç ülke arasında yer aldığını belirtti.
Türk Deniz Kuvvetleri'nin Akdeniz'de operasyonlarını kalkan göreviyle 2016 yılından beri gerçekleştirdiğini, burada amacın özellikle Doğu Akdeniz'de deniz güvenliğini sağlamak olduğunu anlatan Bakan Akar, "Hidrokarbon kaynakları burada bulunduğu için bölgesel olarak ve uluslararası aktörlerin ilgisi bu bölgeye artmıştır. Türkiye de bu noktada kanuni haklarını ve çıkarlarını koruyacaktır. Aynı zamanda kıta sahanlığını koruyacaktır. Türkiye, garantör ülkesi olarak KKTC'nin de haklarını koruyacaktır. KKTC, bu enerji enerji denkleminden Doğu Akdeniz'de dışarıda bırakılamaz." dedi.
Bugünün karmaşık güvenlik çerçevesinin içinde Türkiye'nin stratejik rolünün, Türkiye için son derece esas ve kalıcı olduğunu ifade eden Akar, sözlerine şöyle devam etti:
"Türkiye şu aşamada bu müttefikliğin tam ortasındadır. Bazı argümanlar gerçekleştiriliyor. Özellikle Türkiye'nin stratejik oryantasyonu ya da erişimiyle alakalı bazı kaynaklar ama bunların her biri tamamen çarpıtmadır. Şunu da söylemek lazım, bugün konu özellikle NATO ve ABD arasındaki işbirliğine ilişkin. Türkiye şu aşamada aktif olarak tüm çabalarını gerçekleştirmeye, çoklu zorluklara da müdahale etmeye çalışıyor ki bunlar dolaylı olarak Avrupa'yı da etkiliyorlar. AB'nin savunma erişimlerini tamamen destekliyoruz ancak AB'nin çabalarının da NATO ile paralel olması gerekmektedir. Bunun da ötesinde NATO'ya üye olmayan ülkelerin çok şeffaf bir şekilde dahil olması gerekiyor."
Türkiye'nin uzun zamandan beri terörizmden muzdarip olduğunu, uzun zamandan beri de buna karşı savaştığını belirten Bakan Akar, "Her fırsatta dostlarımızı uyanıyoruz. Bu silahlanmanın ya da siyasi olarak PKK'nın iştirak organizasyonlarının Suriye'de desteklenmesinin ne kadar tehlikeli olduğunu her fırsatta anlatıyoruz. Bazı müttefiklerimiz YPG'yi desteklemeye başladılar ki bu bizim için PKK ile aynıdır. O yüzden de buradaki riske bakacak olursak, bir terörist tehditi öldürmeye çalışıyorsanız, onun bire bir aynısı olan bir diğer terörist tehditi de aynı şekilde yok etmeniz gerekmektedir." dedi.
PKK'nın terörist grup olarak tanındığını ancak şu anda Türkiye'nin müttefikleri arasında, YPG'nin sınıflandırılması, terörist olarak adlandırılıp adlandırılmama konusunda bazı ikilemler olduğunu gördüklerini aktaran Bakan Akar, sözlerini şöyle sürdürdü:
"O dönemde de yine özellikle YPG'nin çok fazla maddi destek aldığını görüyoruz bazı müttefik ülkelerimizden. YPG'ye verilen her bir silah, PKK eliyle bize karşı kullanılıyor. Bu da tabii ki yerel nüfus üzerinde olumsuz etkiye neden oluyor. Burada zorla yer değiştirme ve göç oluyor. İnsanların ve çocukların hayatını kaybetmesi gibi bazı kötü sonuçlar doğuruyor. Bu eylemlerin mutlaka değişmesi gerekiyor. Çünkü Türkiye'ye kitlesel bir göç var ve buradaki demografik yapı da değişme riski altındadır."
Türkiye'nin uzun vadeli tartışmaları ABD ile gerçekleştirdiğini, amacın bu bölgede güvenli bir bölge oluşturmak, Türkiye'nin meşru güvenlik endişelerinin ortadan kaldırılması olduğunu vurgulayan Bakan Akar, amaçlarının bu tehditi ortadan kaldırmak olduğunu, Barış Pınarı Harekatı'nın Suriye'de bu amaçla başladığını anımsattı.
Bakan Akar, "Bizim tek hedefimiz sınırlarımızı korumak, buradaki terör koridorunu yok etmek, aynı zamanda DAEŞ, PKK, YPG ve diğer tüm terörist grupların ortadan kaldırılmasıdır. Ayrıca Suriye'de güvenli bir bölge oluşturmak istiyoruz." dedi.
En başından beri siyasi birliği korumaya çalıştıklarını, Suriye'nin entegretesini korumanın da öncelikli meselelerden biri olduğunu aktaran Bakan Akar, "En başından beri taahhütümüzü yenilemiştik. Demiştik ki biz sivilleri, dini ve etnik grupları da öncelikli olarak koruyacağız. Suriye'de PKK ve YPG etkin olmaya başladıktan sonra bu bölge ve ülkede de maalesef ki barışı barışın olamayacağı ortaya çıkmıştır. PKK ve YPG, hiç bir şekilde Kürt ve Suriyeli kardeşlerimizi temsil edemezler. Bu kişiler Müslümanların temsilini de gerçekleştiremezler. Son günlerde gördük ki 9 aylık bir bebek trajik bir şekilde öldürüldü. 181 Suriyeli de sınırda yaralandı YPG ve PKK'nın konut bölgelerinde gerçekleştirdiği terörist sadırılardan dolayı." diye konuştu.
Türkiye ve ABD'nin 3 gün önce bir anlaşma imzaladığını hatırlatan Bakan Akar, amacın Barış Pınarı Harekatı'nın 120 saatliğine durdurulması olduğunu belirtti.
Bazı şartlar üzerinde mutabık olunduğunu, buna göre YPG ve PKK'nın güvenli bölgeden çekileceğini, YPG ve PKK'nın sahip olduğu ağır silahları teslim edeceğini, kendi savaş mahallerini terk etmelerinin beklendiğini ifade eden Bakan Akar, bu anlaşmaların uygulamaya konmasının son derece kritik ve önemli olduğunu, yakından takip ettiklerini kaydetti.
Bakan Akar, eğer çekilme zamanında tamamlanırsa, operasyonun durdurulacağını belirterek, "Aksi halde biz kendi çalışmalarımıza devam edeceğiz. Bu arada 200 kadar DAEŞ militanı da gözaltına alınmıştır. Bunun yanı sıra Fırat Kalkanı Harekatı’nda 3000’den fazla DEAŞ’lı terörist de etkisiz hale getirilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri, DEAŞ'a karşı göğüs göğüse savaşan tek koalisyon ordusudur. Ne zaman ve nerede görürsek onları etkisiz hale getirmek bizim başlıca görevimiz." dedi.
Türkiye'nin, ABD ile yıkılmaz bir bağı olduğuna değinen Bakan Akar, "Umut ediyoruz ki bu harekatla, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın vizyonuyla bölgeye barışı getireceğiz. ABD ile müttefikliğimiz bozulmadan devam edecek." diye konuştu.